11.03.2024
Teknoloji Transferinde Ticaretin ve Yabancı Yatırımın Rolü
Teknolojilerin sanayileşmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere transferinde ticaretin oynadığı rol, esas olarak söz konusu teknolojilerin türüne ve bu teknolojilerin transfer edildiği ülkenin özelliklerine göre değişmektedir.
Yeşil teknoloji ürünlerindeki ticaretin artması, teknolojinin transfer edildiği ülkeye gözlem ve tersine mühendislik yoluyla öğrenme fırsatları yaratmaktadır. Ancak bu durum, gelişmekte olan ülkelerin bu teknolojik öğrenmeyi kısa vadede üretime geçirebileceğine veya kendi ihracat sektörlerini oluşturabilecekleri anlamına gelmemektedir.
Güçlü bir imalat sektörüne sahip olmayan gelişmekte olan ülkeler, çevre ve kamu sağlığı açısından yüksek öneme sahip "düşük teknolojili" yeşil inovasyonlarda bile ithalat yerine üretimi ve ihracatı artırmak için yeni teknolojileri benimseme konusunda önemli engellerle karşılaşmaktadır. Örneğin yüksek verimli geliştirilmiş pişirme sobaları ormanların yok edilmesini, karbon emisyonlarını ve her yıl çok sayıda insanın (çoğunlukla kadınlar ve çocuklar) ölümüne neden olan iç mekan hava zehirlenmelerini azaltmak için önemli bir araçtır. Küresel çapta kullanım oranlarına bakıldığında, son yıllardaki en başarılı yeşil inovasyonlardan biri olduğu görülmektedir. 2012/13 yıllarında yaklaşık 200 milyon adet geliştirilmiş pişirme sobası kullanıldığı tahmin edilmektedir. Çevre ve sağlık açısından sağladığı faydaların ötesinde, yaygınlaşmasının en önemli avantajlarından biri, genellikle yerel olarak mevcut malzemelerle ve yerel işçilerle üretilebilmesidir. Ancak yıllar geçtikçe piyasa; zanaatkar, yarı endüstriyel ve endüstriyel üretim arasında ayrım yapmaya başlamıştır. Diğer taraftan endüstriyel üretim, yüksek derecede makineleşmiş üretim süreçlerini ve büyük ölçekli operasyonları gerektirmektedir.
Gelişmekte olan ülkeler; yeni teknolojiler, iş modelleri ve bunların nasıl geliştiği hakkındaki bilgiler de dahil olmak üzere ticaret yoluyla sağlanan teknoloji ve bilgi öğrenme fırsatlarını stratejik olarak değerlendirmektedir. Uluslararası ticarete konu olan malların yerel koşullara uyarlanmasına yönelik tesislerin kurulması ve belirli kalemlerde yeşil değer zincirlerinin oluşturulmasına yönelik fırsatlar söz konusu olabilmektedir.
Doğrudan Yabancı Yatırım; teknoloji transferi için bir başka kanaldır ve teknolojik gelişmeye çeşitli şekillerde katkıda bulunabilir. Gelişmekte olan bir ülkede üretim tesisleri kuran yabancı bir şirket genellikle yerli firmaların uzmanlık gerektiren üretim girdilerine ihtiyaç duyacaktır. Etkili ve verimli tedarik zincirleri sağlamak için bilgi transferi uluslararası şirketin yararına olacaktır. Bu durum, ana ülkeden ev sahibi ülkeye ve doğrudan yabancı yatırımdan yerel şirketlere dikey teknoloji transferi anlamına gelmektedir. Yatay teknoloji transferi, yerli şirketlerin daha iyi ve daha ucuz üretim yaparak ve üretimlerini geliştirerek rekabete girmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Yatay teknoloji transferinin bir başka şekli de, doğrudan yabancı yatırımda iş başında eğitilen işçilerin ve yöneticilerin yerel şirketlere veya kurumlara geçiş yaptığı işgücü göçü yoluyla gerçekleşir.
Şu anda yeşil teknoloji ürünleriyle (örneğin güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi) ilgili küresel tedarik zincirleri ağırlıklı olarak Çin, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'yı kapsamaktadır. Ancak bu durum yeşil hidrojene doğru öngörülen geçiş nedeniyle yakında değişebilir ve gelişmekte olan bu endüstrinin temel bileşenlerinde çok önemli bir kapasite artırımı gerektirebilir.
Geleneksel sanayi üretim merkezlerinin bazılarında (örneğin Avrupa, Japonya) artan işgücü açığı sorunu göz önüne alındığında, büyük şirketlerin üretimlerinin bir kısmını gelişmekte olan ülkelerde ve yükselen ekonomilerde yaptırmaya devam etmesi muhtemeldir. Gelişmekte olan ülkelerin hükümetleri, Doğrudan Yabancı Yatırımın ülkelerinin kalkınmasına yapacağı katkıyı güvence altına alacak politikalar tasarlayarak bu yeşil fırsat penceresine hazırlanmalıdır.
Yeşil teknolojinin verimli olabilmesi ve ekonomik, sosyal ve ekolojik işlevlerini yerine getirebilmesi için yerel koşullara uyarlanması gerekmektedir. Güneş ve rüzgar santralleri gibi şebeke ölçeğindeki yenilenebilir enerji projeleri buna örnektir. Bu teknolojiler "raftan" satın alınamaz ve teknolojinin yerel koşullarla uyumlu olmasını sağlamak için yerinde faaliyetler gerektirir. İlgili bölgelerin coğrafyasına, güneş radyasyonuna, rüzgar hızına ve biyokütle söz konusu olduğunda kullanılan belirli yakıtlara uyarlanmaları gerekir. Yerel düzeyde araştırma kapasiteleri ne kadar yüksek olursa, bu faaliyetler o kadar hızlı ve uygun maliyet ile gerçekleştirilebilir. Bu tamamlayıcı faaliyetlerin önemli unsurlarını uluslararası uzmanların yürütmesi gerekiyorsa, maliyetler önemli ölçüde artacak ve uygulama süreleri çok daha uzun olacaktır. Dolayısıyla, sadece iklim değişikliğinin azaltılması perspektifinden bakıldığında, düşük ve orta gelirli ülkelerde daha yüksek düzeyde yerel inovasyon kapasitesi önem kazanmaktadır.
Kaynak: UNCTAD - Technology and innovation for cleaner and more productive and competitive production (2023)