İklim Değişikliğinin Uluslararası Limanlara Etkileri
Uluslararası limanlar; dış ticaretin devamlılığı ve küresel ticarete dayalı kalkınma için kritik öneme sahiptir ve okyanusların sürdürülebilir kullanımı için hayati önem taşımaktadır.
Limanlar ülkelerin küresel pazarlara ve tedarik zincirlerine erişimini sağlarken; balıkçılık, deniz kaynaklı enerji üretimi ve kıyı bölgelerindeki birçok ekonomik faaliyetin ayrılmaz bir parçasıdır.
Dış ticarete konu olan malların %80’inden fazlasının deniz yolu ile taşındığı dikkate alındığında; limanlar küresel tedarik zincirleri ağındaki kilit noktalardır ve gelişmekte olan ülkelerin gelecekteki ticaret ve kalkınma beklentilerinin anahtarıdır.
Diğer taraftan limanlar, açık kıyılar boyunca ya da alçak nehir ağızlarında ve deltalarda konumlandıkları için çeşitli doğal tehlikelere de maruz kalmaktadır.
Deniz seviyelerinin yükselmesi, fırtına dalgalanmaları, dalgalar ve rüzgarlar, nehir ve sel baskınları gibi iklimsel tehlikelerin yanı sıra tsunami gibi tektonik olaylar, limanları savunmasız bırakmaktadır. Pek çok iklimsel olay (sıcak hava dalgaları, şiddetli rüzgarlar ve aşırı yağışlar gibi) limanlar için birer tehdit unsuru olsa da; ortalama deniz seviyesindeki yükselme (SLR) ve buna bağlı aşırı deniz seviyeleri (ESL’ler), diğer unsurlara nazaran daha önemli ve her geçen gün artan bir tehdit oluşturmaktadır.
İklim değişikliğinin uluslararası limanlar üzerindeki etkileri, küresel tedarik zincirlerinde önemli ve yüksek maliyetli hasarlara, operasyonel aksamalara ve gecikmelere neden olabilecek seviyelere ulaştı. Yapılan projeksiyonlarda ortaya çıkan tablo; acil eylem planlarının gerekliliğini ortaya koyuyor. Özellikle tropik siklonlardan ve fırtına dalgalanmalarından etkilenen bölgelerde, doğrudan altyapıda oluşacak hasarlardan dolayı tedarik zincirlerinde operasyonel aksaklıklar ve gecikmeler yaşanarak büyük ekonomik kayıplar oluşabilir.
Örneğin 2017’de hava koşulları ile ilgili afetlerden kaynaklanan toplam kayıpların yaklaşık 320 milyar USD olduğu tahmin edilmekte. 2019’da Dorian Kasırgası yalnızca Bahamalar için tahmini 3,4 milyar USD zarara yol açtı. Zarar ve kaybın büyük bir kısmı ulaşım altyapısıyla ilişkiliydi. 2012 yılındaki Sandy Kasırgası, New York, Connecticut ve New Jersey’de geniş çaplı hasara ve New York ve New Jersey limanlarında bir haftalık kesinti de dahil olmak üzere 60 milyar USD’dan fazla zarara neden oldu.
Araştırmalar, herhangi bir uyum önlemi alınmazsa, 2100 yılına kadar dönemsel kıyı taşkınlarına maruz kalan varlıkların toplam değerinin, küresel GSYİH’nın %12-20’sine yükselebileceğini gösteriyor. Küresel ısınma deniz seviyelerindeki yükselmenin başlıca nedenlerinden ve tahminler sürekli olarak yukarı doğru revize edilmektedir. Şu anda dünyada sanayileşme öncesi seviyelerin 1,0°C’den fazla üzerinde bir küresel ısınma mevcut ve 2030’larda bu rakamın 1.5°C’ye ulaşacağı ve bunun gelişmekte olan kıyı devletleri için önemli etkileri olacağı tahmin ediliyor.
Gelecekteki sera gazı emisyonlarına bağlı olarak, 2050’lere kadar 2°C’lik küresel sıcaklık artışına ulaşılabilir ki bu değer iklim değişikliği risklerinin kabul edilemez derecede yüksek olabileceği eşik olarak kabul edilmektedir. Orta seviye sera gazı emisyonları senaryosu altında yapılan son projeksiyonlara göre; 2100 yılına kadar küresel deniz seviyesinin 1995–2014 dönemi ortalamasından 44 – 76 cm daha yüksek olması bekleniyor.
Pandemi ile birlikte tüm dünyada eve kapanmalardan dolayı kısa süreli de olsa bir emisyon düşüşü yaşansa da, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) en son Emisyon Boşluğu Raporu, dünyanın bu yüzyılda hala 3°C’yi aşan bir sıcaklık artışına doğru gittiğini gösteriyor. Bu tahminler Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı 2°C’nin altında sınırlandırma ve 1.5°C sınırını takip etme hedeflerinin ötesinde. Neyin tehlikede olduğu göz önüne alındığında, etkili önlem almamak bir seçenek olarak görünmüyor.