11.03.2024
İklim Değişikliğinin Ekonomik Maliyetleri
2023 yılı olağanüstü hava olaylarında bir artışa ve küresel düzeyde kayıtların tutulmaya başlandığı 1880 yılından bu yana yaşanan en sıcak yaz aylarına tanıklık etmiştir. (NASA, 2023).
Özellikle Haziran ve Eylül ayları arasındaki aşırı sıcaklıklar, yıkıcı orman yangınlarının, sellerin ve kuraklıkların meydana gelmesine yol açarak dünya genelinde insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını tahrip etmiştir.
Sera gazı emisyonları, sıcaklık ve yağış gibi iklim parametrelerindeki değişiklikler ve iklim kaynaklı afetlerin sıklığındaki artış arasındaki bağlantı net bir şekilde ortaya konmuş olsa da, iklim değişikliğinin küresel ekonomiye maliyetine ilişkin tahminler büyük farklılıklar göstermektedir.
İklim değişikliğinden kaynaklanan küresel ekonomik kayıpların boyutunu tahmin etmeye çalışan ve sayıları giderek artan çalışmaların birçoğu artçı riskleri, aşırı hava olaylarını veya doğrusal olmayan faktörleri yeterince yansıtmamaktadır.
Mikro düzeyde kanıtlar, üretken faktörlerin (işgücü arzı gibi), doğal kaynakların (mahsuller gibi) ve işgücü verimliliğinin günlük veya saatlik yerel sıcaklıklara doğrusal olarak tepki vermediğini göstermektedir. Ancak bu doğrusal olmama durumu makro düzeyde genellikle göz ardı edilmektedir.
Bu faktörleri dikkate alan modeller, almayan modellere göre önemli ölçüde daha büyük ekonomik kayıp tahminleri üretmektedir. Örneğin Newell, Prest ve Sexton (2021), Grönland buz sahanlığının çökmesi gibi olayları göz önünde bulundurarak 2100 yılına kadar küresel GSYH'nin yaklaşık yüzde 10'u kadar kayıp öngörmektedir. Doğrusal olmayan durumları hesaba katan Burke, Hsiang ve Miguel (2015), küresel ısınmanın azaltılmadığı bir senaryoda ortalama küresel gelirlerin 2100 yılına kadar yüzde 23 daha düşük olacağını tahmin etmektedir.
İklim Değişikliği Paneli (IPCC, 2021), sadece sıcaklık etkileri nedeniyle 2100 yılına kadar küresel GSYİH kayıplarının yüzde 10 ila 23 arasında değişeceğini tahmin etmektedir.
Ekonomik kayıpların tahmin edilmesindeki zorluklar büyük ölçüde üç faktörle ilgilidir: iklim değişikliğinin hızını ve yoğunluğunu tahmin etmedeki zorluklar; ekonomik kayıpların bütününü yakalamak için GSYİH veya diğer parasal ölçütlerin kullanımını kısıtlayan sınırlamalar (Kenny, 2022); ve iklim değişikliğinin doğrudan ve dolaylı ekonomik maliyetlerine ilişkin kapsamlı tahminler üretmedeki zorluklar.
Ürünlerin zarar görmesi, üretim kapasitelerinin ve altyapının tahrip olması ve fiziksel varlıkların kaybı gibi doğrudan ve kısa vadeli ekonomik etkiler gözlemlenebilir ve ölçülebilir (OECD, 2012; IPCC, 2021). Ancak, çölleşme, kitlesel göç ve bitki örtüsü, biyoçeşitlilik ve habitat kaybı gibi süreçlerin makroekonomik temeller ve yaşam standartları üzerindeki uzun vadeli ve dolaylı etkilerinin de, iklim değişikliğinin maliyetini doğru bir şekilde tahmin etmek için bağlantı noktalarının karmaşıklığına rağmen dikkate alınması gerekmektedir.
Düşük gelirli ülkeler, özellikle de SIDS ülkeleri, yalnızca doğal afetlerin artan yoğunluğundan değil, aynı zamanda iklim değişikliği ile ilişkili daha gizli değişimlerden de orantısız bir şekilde etkilenmektedir. Verimliliğin yıllık ortalama 13°C sıcaklıkta zirve yaptığı ve daha yüksek sıcaklıklarda hızlanan bir oranda azaldığı tahmin etmektedir. Genellikle daha sıcak iklimlerde yer alan düşük gelirli ülkeler bu nedenle küresel ısınmadan özellikle olumsuz etkilenmektedir (IMF, 2017).
En alt gelir dilimindeki bölgeler için kişi başına düşen GSYH'deki kayıpların, en üst gelir dilimindeki bölgeler için olan kayıplardan dört kat daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Sıcaklık artışının doğrudan etkilerinin yanı sıra, düşük gelirli ülkeler kötüleşen finansal koşullarla bağlantılı daha büyük dolaylı risklerle karşı karşıyadır.
Afet olaylarına bağlı büyük çaplı ve geçici nitelikteki kayıpların risk primlerini ve borçlanma maliyetlerini yükselttiği düşünülmektedir.
İklim değişikliğine bağlı afetlerin ağır yükü çoğunlukla; geçimlerini sağlamak için çevreye bağımlı olan yerli halklar ile kadınlar, çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere hassas gruplar üzerindedir.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF, 2023), 2022'de Pakistan’da yaşanan sel felaketleri ve Afrika Boynuzu kuraklığı gibi olağanüstü hava olaylarının 12 milyon çocuğun göç etmesine yol açtığını tahmin etmektedir.
IPCC (2021), 1,5°C senaryosunda sadece Afrika için bölgesel adaptasyon maliyetinin 2050 yılına kadar yıllık 50 milyar dolara ulaşabileceğini tahmin etmektedir.
Mevcut eğilimlere göre, dünya 2100 yılına kadar sanayi öncesi seviyenin 2,6°C veya daha üzerinde bir sıcaklık artışına doğru ilerlemektedir. Bu durum, artan kayıplar ve maliyetlerle birlikte " kırılma noktalarını" tetikleme riskini beraberinde getirme potansiyeline sahiptir. Örneğin, projeksiyonlar 2°C'lik bir artışta 800 milyon ila 3 milyar insanın su kıtlığı yaşayacağını göstermektedir ki bu da küresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılması önündeki en büyük risktir (IPCC, 2021).
İklim değişikliğinin etkileri hızla şiddetlenirken, hem etkilerin azaltılması hem de bu etkilere uyum sağlanması için finansman ve yatırımların artırılması kritik önem taşımaya devam etmektedir.
Kısa vadeli planlamadan uzun vadeli planlamaya geçmek, kamu ve özel finansman kaynaklarını arttırmak ve çok taraflı fonlara daha fazla erişim sağlamak çok önemli unsurlardır.
Kaynak: World Economic Situation and Prospects 2024 - Ludovica Tursini