04.03.2023
İklim değişikliği, sıcaklık ve hava koşullarındaki uzun vadeli değişimleri ifade eder. Bu tür değişimler, güneşin aktivitesindeki değişiklikler veya büyük volkanik patlamalar nedeniyle doğal olabilir. Ancak 1800'lerden bu yana başta kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtların yakılması olmak üzere temel etken insan kaynaklı faaliyetler olmuştur.
Kullanılan fosil yakıtlar sera gazı emisyonlarına yol açarak Dünya'nın etrafını saran bir battaniye gibi hareket eder, güneşin ısısını hapseder ve sıcaklıkları yükseltir.
İklim değişikliğine neden olan başlıca sera gazları arasında karbondioksit ve metan bulunmaktadır. Bu gazlar örneğin araba kullanmak için benzin ya da bir binayı ısıtmak için kömür kullanımından kaynaklanır. Toprakların açılması ve ormanların kesilmesi de karbondioksit salınımına neden olabilir. Tarım, petrol ve gaz işleme başlıca metan emisyonu kaynaklarıdır. Enerji, sanayi, ulaşım, binalar, tarım ve arazi kullanımı sera gazlarına neden olan başlıca faktörlerdir.
Küresel ısınmadan insanlar sorumludur
İklim bilimciler, son 200 yıldaki küresel ısınmanın neredeyse tamamından insanların sorumlu olduğunu ortaya koymuştur. Yukarıda bahsi geçen insan faaliyetleri, dünyayı en azından son iki bin yılda hiç olmadığı kadar hızlı ısıtan sera gazlarına neden olmaktadır.
Dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığı şu anda 1800'lerin sonlarına (sanayi devriminden önce) göre yaklaşık 1,1°C daha sıcak ve son 100.000 yıldaki herhangi bir zamandan daha fazla ısınmıştır. Son on yıl (2011-2020) kayıtlara geçen en sıcak dönem olmuştur ve son kırk yılın her biri 1850'den bu yana önceki tüm on yıllardan daha sıcak geçmiştir.
Birçok insan iklim değişikliğinin esas olarak daha yüksek sıcaklıklar anlamına geldiğini düşünüyor. Ancak sıcaklık artışı hikayenin sadece başlangıcıdır. Dünya her şeyin birbirine bağlı olduğu bir sistem olduğu için, bir alandaki değişiklikler diğer tüm alanlardaki değişiklikleri etkileyebilir.
İklim değişikliğinin sonuçları arasında yoğun kuraklıklar, su kıtlığı, şiddetli yangınlar, yükselen deniz seviyeleri, sel baskınları, kutuplardaki buzların erimesi, yıkıcı fırtınalar ve biyolojik çeşitliliğin azalması yer almaktadır.
İnsanlar iklim değişikliğini farklı şekillerde deneyimliyor
İklim değişikliği sağlığımızı, gıdalarımızı tedarik edebilmemizi, barınmamızı, güvenliğimizi ve işimizi etkileyebilir. Küçük ada ülkelerinde ve diğer gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlar gibi bazılarımız iklim etkilerine karşı zaten daha savunmasız durumdayız. Deniz seviyesinin yükselmesi ve tuzlu su girişi gibi durumlar, tüm toplulukların yer değiştirmek zorunda kaldığı noktaya kadar ilerledi ve uzun süren kuraklıklar insanları kıtlık riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Gelecekte, hava koşullarına bağlı olaylar nedeniyle evlerinden olan insanların sayısının artması beklenmektedir.
Küresel ısınmadaki her artış önemlidir
Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan bir dizi raporda, binlerce bilim insanı ve hükümet yetkilisi, küresel sıcaklık artışının 1,5°C'den fazla olmayacak şekilde sınırlandırılmasının, iklimin en şiddetli etkilerinden kaçınmamıza ve yaşanabilir bir iklimi korumamıza yardımcı olacağı konusunda hemfikir olmuştur. Ancak şu anda yürürlükte olan politikalar, yüzyılın sonuna kadar 3°C'lik bir sıcaklık artışına işaret ediyor.
İklim değişikliğine neden olan emisyonlar dünyanın her yerinden geliyor ve herkesi etkiliyor, ancak bazı ülkeler diğerlerinden çok daha fazla üretiyor. 2020 yılında sadece en fazla emisyon salan yedi ülke (Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Avrupa Birliği, Endonezya, Rusya Federasyonu ve Brezilya) tüm küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yarısından sorumluydu.
Herkes iklim konusunda harekete geçmelidir, ancak sorunun daha büyük bir kısmını yaratan insanlar ve ülkeler, ilk olarak harekete geçme konusunda daha büyük bir sorumluluğa sahiptir.
Büyük bir zorlukla karşı karşıyayız, ancak halihazırda pek çok çözüm olduğunu biliyoruz
Birçok iklim değişikliğine yönelik çözüm, yaşam kalitemizi artırırken ve çevreyi korurken ekonomik faydalar da sağlayabilir. Ayrıca, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması gibi küresel anlamda ilerlemeye rehberlik edecek çerçeve ve anlaşmalara sahibiz. Üç temel eylem kategorisi bulunmaktadır: emisyonların azaltılması, iklim değişikliklerine uyum sağlanması ve gerekli düzenlemelerin finanse edilmesi.
Enerji sistemlerini fosil yakıtlardan güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüştürmek iklim değişikliğine yol açan emisyonları azaltacaktır. Ancak şimdi harekete geçmeliyiz. Giderek artan sayıda ülke 2050 yılına kadar net sıfır emisyon taahhüdünde bulunurken, ısınmayı 1.5°C'nin altında tutmak için emisyonların 2030 yılına kadar yarı yarıya azaltılması gerekiyor. Bunun başarılması kömür, petrol ve gaz kullanımında ciddi azalmalar olması demektir: iklim değişikliğinin felaket boyutlarına ulaşmasını önlemek için bugün mevcut olan ve rezervleri tespit edilmiş fosil yakıtların üçte ikisinden fazlasının 2050 yılına kadar toprak altında tutulması gerekmektedir.