08.12.2024
Yeşil Enerji Değer Zincirleri: Güneş ve Rüzgar Teknolojilerinin Küresel Ticaretteki Önemi
Güneş panelleri ve rüzgar türbinlerinin üretimi, birçok farklı girdiyi gerektirir. Değer zincirinin ilk aşamasında alüminyum ve çinko gibi hammaddeler öne çıkarken, son aşamada statik dönüştürücüler (doğru akımı alternatif akıma dönüştüren cihazlar) ve elektrik kontrol ve dağıtım panoları gibi bileşenler kritik bir rol oynar. Bu girdiler, hem güneş hem de rüzgar enerjisi teknolojilerinin temel yapı taşlarını oluşturur.
Güneş ve rüzgar enerjisi değer zincirlerinin ara aşamaları, kullanılan ürünlere göre farklılık gösterir. Güneş panelleri için temel girdi olan silikon, önce silikon külçelerine dönüştürülür ve ardından ince gofretler halinde kesilir. Bu gofretler, güneş hücrelerine işlenir ve daha sonra fotovoltaik modüller (güneş panelleri) oluşturmak için cam ve plastik levhalarla birleştirilir.
Rüzgar türbinleri için temel bileşenler, rüzgarın gücüyle dönerek nacelle içindeki rotoru harekete geçiren kanatlardır. Türbinin tepe kısmında yer alan nacelle, bir jeneratör barındırır ve türbinin rüzgar yönüne göre doğru şekilde konumlanmasını sağlayan bir sapma mekanizması içerir. Bu yapı, rüzgar enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesinde kritik bir rol oynar.
Güneş ve rüzgar enerjisi teknolojilerinin üretiminde kullanılan malların küresel ticareti, 2020 ile 2022 yılları arasında yıllık 1,5 trilyon ABD dolarını aşmıştır. Güneş panellerinin değer zincirindeki yıllık mal ticareti 790 milyar ABD doları, rüzgar enerjisi santrallerinin ise 1,3 trilyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Her iki teknolojide kullanılan ortak malların toplam ticareti ise 430 milyar ABD doları seviyesindedir. Ticaret değerleri, en yüksek seviyelere üretimin son aşamalarında ulaşırken, hammaddelerle bağlantılı ticaret değerleri ise en düşük seviyede kalmıştır.
Çin haricinde, ara ürün ihracatında gelişmiş ülkeler hakimiyetini sürdürmektedir. Birçok gelişmekte olan ülke, değer zincirinin birincil aşamalarında ilk beş ihracatçı arasında yer alırken, yalnızca birkaç gelişmekte olan ülke – özellikle Çin ve Meksika – ara ve nihai aşama mallarının ilk beş ihracatçısı arasında kendine yer bulabilmiştir. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin değer zincirinin ileri aşamalarına entegrasyonunda sınırlı bir başarıya işaret etmektedir.
İhracat yoğunluğu, özellikle ara aşamalarda en yüksek seviyeye ulaşmaktadır. Hem güneş hem de rüzgar enerjisi teknolojilerinde, değer zincirinin tüm aşamalarında ilk beş ekonomi, toplam ihracatın en az %40'ını gerçekleştirmektedir. Bu yoğunlaşma, küresel ticaretin en düşük olduğu ara aşama ürünlerinde daha belirgin hale gelmektedir. Örneğin, güneş pillerinin polisilikon gofretleri ihracatının %69'u, rüzgar türbinlerinin rotorları ihracatının ise %59'u ilk beş ihracatçı tarafından yapılmaktadır. Bu durum, ara aşama ürünlerdeki ticaretin belirli ülkeler arasında yoğunlaştığını göstermektedir.
Hem güneş hem de rüzgar enerjisi teknolojileri için, ara ve nihai aşamalarda ilk beş ihracatçı arasında yalnızca sekiz ekonomi bulunmaktadır: Çin, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Meksika, Güney Kore (sadece güneş enerjisi için) ve İtalya (sadece rüzgar enerjisi için). Bu yoğunlaşma, diğer ülkelerin değer zincirinin ara aşamalarına dahil olmasını zorlaştırmakta ve aynı zamanda hammadde fiyatları üzerinde aşağı yönlü bir baskı oluşturmaktadır. Bu durum, küresel ticarette belirli ülkelerin hakimiyetini artırırken, diğer ülkelerin rekabet gücünü sınırlayabilir.
Gelişmekte olan ülkeler, tarihsel ticaret kalıplarına bağlı kalarak genellikle enerji geçişi için hammadde tedarikçisi rolüyle sınırlı kalmakta ve bu durum, kalkınma fırsatlarını kaçırmalarına neden olmaktadır. Öte yandan, Çin, büyük iç pazarından yararlanarak ara ve nihai malların önde gelen üreticisi ve ihracatçısı haline gelmiş, küresel kapasite artışını, fiyat düşüşlerini ve uluslararası ticareti yönlendirmiştir.
Ancak, Çin dışarıda bırakıldığında, tanıdık ve endişe verici bir model ortaya çıkmaktadır: Gelişmekte olan ülkeler, genellikle birincil aşamalarda hammadde ve diğer malların net ihracatçıları, ancak ara ve nihai aşamalarda üretilen malların net ithalatçıları olma eğilimindedir. Bu durum, bu ülkelerin değer zincirinin ileri aşamalarına entegrasyonunu sınırlamaktadır.
Gelişmekte olan ülkeler, kritik hammaddelerin rafine edilmesi ve işlenmesine odaklanarak sürdürülebilir sanayileşme ve yerel katma değer yaratma fırsatlarını artırabilir. Bu strateji, yalnızca ekonomik büyümeyi desteklemekle kalmaz, aynı zamanda bu ülkelerin küresel enerji geçişinde daha aktif bir rol oynamasını sağlayabilir.
Montaj aşaması, gelişmekte olan ülkelerin hammadde tedarikinin ötesine geçerek yenilenebilir enerji değer zincirlerine entegrasyonunu artırmaları için önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu aşamada, gelişmekte olan ülkeler şu avantajlardan yararlanabilir:
- İşgücü mevcudiyeti,
- Daha düşük teknolojik karmaşıklık,
- İthal girdileri kullanarak montajlı ürünleri ihraç etme becerisi
Güneydoğu Asya ekonomileri (özellikle Vietnam, Malezya ve Tayland), bu avantajları kullanarak Çin gibi büyük oyuncuların yatırımcılarını çekmek için maliyet avantajlarını, ticaret ağlarını ve yerel politikalarını (örneğin, feed-in tarifeleri) etkin bir şekilde kullanmış ve önemli montaj kapasiteleri geliştirmiştir.
Rüzgar enerjisi sektörü, özellikle nacelle montajı, jeneratörler ve dişli kutuları gibi alt bileşenler sayesinde istihdam yaratma fırsatları sunmaktadır. Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkeler, bu fırsatları değerlendirmek için nacelle montaj tesisleri kurarak yenilenebilir enerji değer zincirine daha fazla entegre olmayı hedeflemektedir.
Kaynak: Powering Trade - Fine-tuning trade policy for solar and wind energy value chains