04.10.2023
UNCTAD (BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı) tarafından Ekim 2023'te yayımlanan ''Trade and Development 2023'' Raporu'ndaki verilere göre küresel ekonomi 2024'e duraklayarak giriyor.
2023 yılı, pandemi sonrası kırılgan ve istikrarsız küresel ekonominin toparlanmasında bir dönüm noktası olarak görülebilir.
Kuzey Afrika ile Orta ve Doğu Asya hariç dünya ekonomisi 2022'den bu yana yavaşlamıştır. 2023'te öngörülen yüzde 2,4'lük büyüme ile dünya 2024'e küresel durgunluk tanımına uyan "durma hızında" giriyor.
Düşük büyüme eğilimlerinin kilit bölgeler arasında olduğu kadar BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya Federasyonu, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ve Yedi Grup içinde de farklılık göstermesi, dünya ekonomisini sağlam bir toparlanma yoluna sokacak net bir itici güç olmadığını göstermektedir.
2023 yılı aynı zamanda farklı ekonomik gelişmelere de sahne oldu. Enflasyon hala pandemi öncesi seviyelerin üzerinde olsa da dünyanın birçok yerinde kontrol altına alınmaya başlandı. 2023'ün ikinci çeyreğindeki bankacılık krizleri finansal karışıklığa yol açmadı ve emtia fiyatları 2022'deki yüksek seviyelerine kıyasla düşüş gösterdi. 2024'te küresel büyümede küçük bir iyileşme bekleniyor ancak bu iyileşme EUR bölgesindeki toparlanmaya ve diğer gelişmiş ekonomilerin olumsuz şoklardan kaçınmasına bağlıdır.
Diğer taraftan aşağıdaki üç grup yapısal sorun küresel uzun vadeli istikrarı ve ekonomik direnci tehdit etmektedir:
- Önemli coğrafyalarda daha yavaş büyüme ortamında birbirinden ayrılan iyileşme modelleri;
- Gelir ve refahta derinleşen eşitsizlikler;
- Gelişmekte olan ekonomilerde artan borçluluk baskısı ve azalan politika özerkliği.
Bu üç faktör ekonomik, iklimsel ve jeopolitik riskler arasında gittikçe daha karmaşık bir etkileşim yaratmaktadır.
Bu çerçevede, gelişmekte olan ülkelere yönelik beklentiler özellikle endişe vericidir. Ekonomik kalkınma; güçlü küresel talep, istikrarlı döviz kurları ve erişilebilir finansmana dayalı elverişli bir ekonomik ortam gerektirmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin büyümeyi hızlandırma, üretim kapasitelerini güçlendirme, karbondan arındırma ve mali yükümlülüklerini yerine getirme kabiliyetleri temelde istikrarlı ve güçlü küresel talebe bağlıdır.
Ancak günümüzde uluslararası politikalar; uzun vadeli finansal sürdürülebilirlikten ziyade kısa vadeli finansal istikrara odaklanan merkez bankaları tarafından yönlendirilmektedir. Bu eğilim, emtia piyasalarındaki yetersiz düzenleme ve artan eşitsizliğin sürekli ihmal edilmesiyle birleştiğinde dünya ekonomisini kırılgan hale getirmekte ve gelişmekte olan ülkeleri ayrıştırıp gelişme imkânlarını zayıflatmaktadır.
Yüksek borç seviyeleri ve yetersiz finansal düzenlemeler finansal istikrarı ve gıda güvenliğini tehdit ettiğinden, sürdürülebilir ve dengeli bir büyüme stratejisi daha imkansız hale gelmektedir. Dolayısı ile bu koşullar altında 2024 yılında kayda değer bir iyileşme beklenmemektedir.
UNCTAD’ın 2023 Yılına ait Ticaret ve Kalkınma Raporu bu konuda alternatif bir çözüm önerisi sunmaktadır: Dezenflasyonun hızını ve yüksek reel faiz oranlarının etkisini sadece enflasyon göstergeleriyle değil, aynı zamanda ekonomik faaliyet, istihdam, gelir eşitsizliği ve finansal istikrarla ilişkili olarak dengelemeye dayalı bir yaklaşımın daha sağlıklı olduğunu söylemektedir. Gelişmekte olan ülkelerin; ekonomik büyümenin potansiyel lokomotifi olduğu bir dünyada, gelişmiş ekonomilerdeki politika yapıcılar, yüksek faiz oranlarının hem yapısal değişim ve iklim adaptasyonu hem de borç sürdürülebilirliği açısından uzun vadeli yatırımlara verebileceği zararı göz önünde bulundurmalıdır.
Bu sorunların ele alınması için Raporda beş temel politika önceliği belirlenmiştir:
- Eşitsizliğin azaltılması
- Parasal istikrar ile uzun vadeli finansal sürdürülebilirlik arasındaki önceliklerin dengelenmesi
- Genel olarak emtia ticaretinin ve özel olarak gıda ticaretinin düzenlenmesi
- Borç ödemelerinin ağır yükünün ve borç krizlerinin yayılma riskinin ele alınması
- Enerji dönüşümünü sağlamak için finansmana ve teknoloji transferine kolay erişim sağlanması