Dijitalleşme ve çevresel sürdürülebilirlik arasındaki ilişkiyi anlamak günümüzde gittikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Dijitalleşme dünya ekonomisini ve sosyal hayatı dönüştürmeye devam ederken aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma için hem fırsatlar hem de güçlükler yaratmaktadır.
Dijital dönüşüm; hammaddelerin tükenmesi, su kaynaklarının azalması, iklim değişikliği, kirlilik ve atık üretimi ile ilgili olarak artan endişelere paralel olarak gerçekleşmektedir ve bunların hepsi dünyanın kendi kaynakları ile yakından bağlantılıdır.
Dijitalleşmenin hızı ve genişleyen kapsamı, dijitalleşme ve çevresel sürdürülebilirlik arasındaki ilişkiyi anlamayı giderek daha önemli hale getiriyor. Dünyanın devam eden dijital dönüşümünün nasıl yönetileceği, insanlığın geleceğini ve gezegenin sağlığını büyük ölçüde etkileyecektir.
Çevresel etkiler dijitalleşmenin tüm yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkmaktadır
Dijital cihazların ve bilgi ve iletişim teknolojisi altyapısının doğrudan çevresel etkileri, üretim aşaması (hammadde çıkarma ve işleme, üretim, dağıtım), kullanım aşaması ve cihaz ömrünün sona ermesi aşamalarından oluşan yaşam döngüsü boyunca gerçekleşmektedir. Geçiş mineralleri, enerji ve su dahil olmak üzere doğal kaynaklar üzerindeki doğrudan etkilerin yanı sıra sera gazı emisyonları ve atıklarla bağlantılı kirlilik, bilgi teknolojileri sektörünün "çevresel ayak izini" oluşturmaktadır.
Ekonominin farklı sektörlerinde dijital teknolojilerin ve hizmetlerin kullanımından kaynaklanan çevresel etkiler de dolaylı olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlar dijitalleşmenin doğrudan ayak izinin ötesine geçmekte ve hem olumlu hem de olumsuz olabilmektedir. Örneğin, dijital teknolojiler enerji verimliliğini artırmaya yardımcı olarak tüm sektörlerde enerji talebini azaltabilmektedir. Dijital teknolojiler ulaşım, inşaat, tarım ve enerji sektörlerinde sera gazı emisyonlarını azaltmak için kullanılabilir. Bununla birlikte, potansiyel kazanımlar "geri tepme etkileri" ile azalabilir veya tersine çevrilebilir, çünkü dijitalleşme mal ve hizmet tüketimini artırabilir ve sonuç olarak çevre üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Politikalar net etkiyi büyük ölçüde etkileyebilir.
Dijitalleşme hızla gelişmekte ve çevresel ayak izi giderek büyümektedir
Geçtiğimiz yirmi yıl içinde dünya, 2005'teki Dünya Bilgi Toplumu Zirvesi sırasında çok az kişinin tahmin edebileceği bir dijital değişim yaşadı ve ekonomik ve sosyal kalkınma için yeni fırsatların yanı sıra yeni olumsuzlukları da beraberinde getirdi. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'ne göre, 2005 yılında 1 milyar olan internet kullanıcı sayısı 2023 yılında 5,4 milyara yükselmiştir. 2010 ve 2023 yılları arasında, yıllık akıllı telefon sevkiyatı tahminleri iki kattan fazla artarak 500 milyondan yaklaşık 1,2 milyara çıkmıştır. 2001'den 2022'ye kadar satılan yarı iletken parça sayısı dört katına çıkmıştır ve bu rakamlar artmaya devam etmektedir.
Denizaltı kabloları ve iletişim uyduları da dahil olmak üzere ağ altyapısı, daha fazla insanı ve makineyi birbirine bağlamanın her zamankinden daha hızlı yollarını sunuyor. Bazı piyasa tahminlerine göre beşinci nesil (5G) mobil geniş bant kullanımının 2021'de %25'ten 2028'de %85'e çıkması bekleniyor.
Daha yüksek bağlantı hızları daha fazla verinin üretilmesini, toplanmasını, depolanmasını ve analiz edilmesini sağlamaktadır ve bu da büyük veri analitiği, yapay zeka (AI) ve nesnelerin interneti (IoT) gibi gelişmekte olan teknolojilerin merkezinde yer almaktadır. İnternete bağlı nesnelerin sayısının 2022'de 13 milyardan 2028'de 35 milyara çıkması beklenmektedir.
Dijital teknolojiler çeşitli çevresel sorunları azaltmada kullanılabilirken, son kullanıcı cihazlarının sayısının artması, veri iletim ağlarına ve veri merkezlerine yapılan yatırımlar ve yapay zeka ve blok zinciri teknolojisi gibi hesaplama açısından daha yoğun dijital uygulamalar da çevresel ayak izinin artmasına neden olmaktadır. Mevcut son derece doğrusal dijital ekonomi üretim modelinde - al/çıkar-yap-kullan-at temelinde- bu durum daha fazla hammadde, su ve enerji talebine, daha fazla sera gazı emisyonuna ve kullanım ömrü sonunda daha fazla atığa yol açmaktadır.
Dijitalleşmenin çevre üzerindeki etkisini ölçmek oldukça zordur
UNCTAD'ın Temmuz 2024'de yayımlanan ''Digital Economy Report 2024'' raporu; dijitalleşmenin çevresel etkilerinin kapsamlı bir şekilde değerlendirilebilmesi için daha güçlü bir veri tabanı oluşturulması gerektiğine işaret etmektedir. Zamanında, karşılaştırılabilir ve erişilebilir verilerde eksik vardır ve uyumlaştırılmış raporlama standartları çok azdır.
Analitik çalışmalar, dijital gelişmelerin hızı nedeniyle hızla güncelliğini yitiren çeşitli kaynaklara dayanmaktadır; örneğin, mevcut çalışmalar yapay zekâdaki son gelişmelerin veya 5G mobil ağlara geçişin çevresel etkilerini yeterince ortaya koymamaktadır.
Bazı sektörlerde ise etkilerin ortaya konulması da oldukça kısıtlıdır. Çevresel etkileri tahmin etmek için kullanılan metodolojiler, varsayımlar veya modellerdeki farklılıklar nedeniyle sonuçlar önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Örneğin, 2020 yılı için bilgi teknolojileri sektörünün yaşam döngüsü sera gazı emisyonlarına ilişkin tahminler 0,69 gigaton ile 1,6 gigaton CO2 eşdeğeri (CO2 e) emisyon arasında büyük farklılıklar göstermektedir; bu da söz konusu yıldaki küresel sera gazı emisyonlarının %1,5-3,2'sine karşılık gelmektedir.
Bilgi teknolojileri sektörünün su kullanımı üzerindeki etkisi genellikle göz ardı edilmektedir ve bu konuda daha şeffaf ve güvenilir bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Dijitalleşmenin yaşam döngüsünün tüm aşamalarında su kullanımı yerel biyoçeşitliliği ve geçim kaynaklarını ciddi şekilde etkileyebilmektedir.
Benzer şekilde, dijitalleşmenin üretim aşamasının ayrılmaz bir bileşeni olan madencilik de oldukça yoğun su kullanımı gerektirmektedir. Bu durum madencilik faaliyetleri, tarım ve yerel haneler arasında su kaynakları için rekabete yol açabilir. Yine aynı şekilde, yarı iletken üretimi büyük miktarlarda son derece saf su gerektirir ve veri merkezleri hem elektrik üretmek için dolaylı olarak hem de sunucuları soğutmak için doğrudan çok fazla su tüketir.
Su kirliliği, dijitalleşme yaşam döngüsünün son aşamalarında, elektronik bileşenlerden kaynaklanan kirliliklerin uygun olmayan e-atık imhası ve boşaltımı nedeniyle yeraltı sularına sızmasıyla ortaya çıkabilir. Bu tür bir kirlilik biyoçeşitliliği ve insan sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Kaynak: UNCTAD - Digital Economy Report 2024