Dijitalleşme ve İhracatta Emtia Bağımlılığı
Bir ülke, ihracat gelirlerinin en az yüzde 60’ını emtia sektöründen elde ettiğinde emtia ihracatına bağımlı ülke kabul edilir. 2018-2019 yıllarında; gelişmekte olan ülkelerin yaklaşık üçte ikisi emtia bağımlısı olarak kaydedildi.
Aynı dönemde gelişmiş ülkeler arasında emtia bağımlılığı oranı %13 idi. Bu da, emtia bağımlılığının özellikle gelişmekte olan ülkeler için geçerli bir kavram olduğu anlamına geliyor.
Aslında, emtia bağımlılığı, yavaş büyüme, çeşitlenmemiş bir ekonomik yapı, düşük insani gelişme, gelir dağılımlarındaki dengesizlik, makroekonomik istikrarsızlık, Hollanda hastalığı, siyasi istikrarsızlık, zayıf siyasi ve ekonomik yönetişim, yasadışı finansal akışlar, düşük sosyal kalkınma gibi sorunlarla da ilişkilidir. COVID 19 benzeri tüm dünyada şok etkisi yaratan bir olay gerçekleştiğinde de bu şoka en çok maruz kalan ülkeler emtia bağımlısı ülkeler.
Herhangi bir zaman dilimde; bir ülkenin ihracatı ya çok yüksek oranda emtia bağımlısıdır ya emtia bağımlısıdır ya da emtia bağımlısı değildir.
Kısa vadede bakıldığında; uluslararası emtia fiyatlarındaki değişiklikler, yeşil enerji kaynakları gibi geleneksel emtialara alternatiflerin geliştirilmesi ya da petrol, altın, kobalt vb. bazı değerli mineraller gibi stratejik emtiaların keşfi ve benzeri faktörlere bağlı olarak bir ülkenin belli bir dönem emtia bağımlısı olarak kalması normaldir.
Ancak ülkelerin emtia bağımlılığı dereceleri ile ilgili geçişkenliği analiz edildiğinde çıkan sonuç; ülkelerin uzun süreler boyunca tek bir durumda kalma eğiliminde olduklarıdır.
Gelişmiş ülkelerin çoğunun ihracatı emtia bağımlısı değilken, çoğu gelişmekte olan ülke emtia bağımlılığı ve güçlü emtia bağımlılığı durumlarından birisinde sıkışıp kalmaktadır.
1995-2018 yıllarını kapsayan dilimde; 206 ülkenin hareketliliğini analiz eden verilerde, ülkeler genel olarak bir grup içinde kalıyor gibi görünse de, aslında tüm ülkeler arasında bir miktar hareketlilik olduğu da gözlemlenmiştir.
Araştırmalar, emtia bağımlısı olmayan ülkeler ve güçlü emtia bağımlısı olan ülkelerin sınırlı bir şekilde başka bir gruba geçtiğini gösteriyor. 1995-2018 dönemi boyunca, emtiaya bağımlı olmayan ülkelerin %95’i bu grup içinde kaldı. Emtia bağımlılığı yüksek ülkelerin aynı kategoride kalma oranı da %92’dir.
Başka bir deyişle, emtia bağımlısı olmayan bir ülkenin emtia bağımlısı veya güçlü emtia bağımlısı haline gelme riskleri sırasıyla %4 ve %1.
Benzer şekilde, çok yüksek oranda emtia bağımlısı olan bir ülkenin, araştırmaya konu olan 24 yıllık dönemde emtiaya bağımlı olmama olasılığı çok düşük kalmıştır. Bununla birlikte, böyle bir ülkenin güçlü emtia bağımlılığından sadece emtia bağımlılığına geçerek iyileşme şansı %7 olarak kaydedilmiştir. Bu olumlu bir gelişme olarak düşünülebilir ancak hem emtia bağımlı hem de çok yüksek oranda emtia bağımlı ülkeler aynı zorluklarla karşı karşıyadır, ancak ikinci grup için olumsuzluklar daha şiddetlidir.
Daha yüksek inovasyon ve teknoloji, emtiaya bağımlı gelişmekte olan ülkelerin yörüngelerini daha çeşitli ekonomilere doğru değiştirmelerine yardımcı olabilir mi?
Ekonometrik analizler; emtia bağımlılığının durumu ile teknoloji göstergeleri arasında güçlü bir korelasyon olduğunu göstermektedir. Yani emtia bağımlılığı olasılığının düşük teknoloji seviyeleri ile güçlü bir şekilde ilişkisi olduğu bir gerçektir. Başka bir deyişle, daha yüksek teknolojik yeteneklere sahip ülkelerin emtiaya bağımlı olma olasılığı daha düşüktür. Emtiaya bağımlı gelişmekte olan ülkelerin teknolojik yeteneklerini güçlendirerek, emtia bağımlılığıyla bağlantılı kırılganlıklara maruz kalmaları azaltılabilir.
Nitekim ihracatı emtiaya bağımlı gelişmekte olan ülkelerin teknolojik ekosisteminin iyileştirilmesi, emtia sektörü dışında üretimi artırarak fırsatlar yaratacaktır.
Yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi teşvik eden yetenekler edinmek ve politikalar benimsemek, emtiaya bağımlı gelişmekte olan ülkelerin emtia bağımlılığını ve bu bağımlılığın ekonomik kalkınma üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilir.
Diğer taraftan emtia bağımlılığı ile üç tür emtianın ihracat payları arasında pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır: tarım ürünleri mineraller, cevherler ve metaller yakıtlar.
Bununla birlikte korelasyon, mineral ihracatına bağımlı ülkelerde çok yüksektir. Bunun anlamı, emtia bağımlılığı ile ilgili sorunların daha çok maden ihraç eden ülkelerde ve yüksek derecede yakıt ihracatına bağımlı ülkelerde yerleşik olduğu olabilir. Emtiaya bağımlı gelişmekte olan ülkelerdeki madenler (mineraller, yakıtlar, cevherler ve metaller) genellikle yüksek sermayeli faaliyetlere yatırım yapan yabancı firmaların hakim olduğu kapalı sektörlerde kullanılmaktadır.
Bu nedenle de birincil mallara katma değer, kaynakların çıkarıldığı ülkelerin dışında gerçekleştiğinden; emtiaya bağımlı gelişmekte olan ülkeler değer zinciri boyunca gelir yaratma, iş yaratma ve vergi geliri avantajlarından en az yararlanabilen ülkeler olmaktadırlar.
İmalat sektörünün geliştirilmesi, emtiaya bağımlı gelişmekte olan ülkelerde emtia bağımlılığı sorununu ele almanın uygun bir yolu gibi görünmektedir. Nitekim endüstriyel üretim, metaları girdi olarak kullansın ya da kullanmasın, ürün ve ekonomik çeşitlenmeye katkıda bulunur.
Kosta Rika örneği, bir ekonominin gerçekten de madenlere dayalı veya tarıma dayalı bir üretimden imalata dayalı bir üretim sistemine dönüştürülebileceğini göstermektedir.
Başarı; sabırlı ancak makul bir uygulama stratejisi ile birlikte uzun bir zaman, güçlü bir siyasi irade ve uzun vadeli, gerçekçi bir kalkınma vizyonu gerektirir.